Şubat ayı 2. haftasında mekânımız katma değeri çok yüksek, anlamlı bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Konya Tekel Binası’nın yeniden işlevlendirilerek bir sanat galerisine dönüşme hikâyesini bizzat restoratör-mimarından Ömer Selçuk Baz’ı dinledik. Butik bir mimarlık örneğinde mekânın geçirdiği merhalelerin “yeniden kusurluluk” fikri ile işlenerek yeni bir kimlikle var oluş süreci, bize kişisel anlamda kendi geçmişimizi; tüm unsurlarıyla kabul edip yola çıkma fikrinin ne kadar kıymetli olduğunu gösterdi. Mekân&insan ilişkisinin doğal bir şekilde kurulması, zihinlerimizde geleceğin doğru yerden inşa edilmesi için önemli bir imkân olarak belirdi.
Bununla birlikte başka bir mimar; Serkan Duman, bize geleneksel mimarimizin değerler manzumesinden bahsetti. Toplumumuzun ve şehirlerimizin dönüşüm hikâyesini de müspet ve menfi yönleriyle kendisinden dinledik. Hz. Peygamber, “Bedevileşmeyin, medenileşin” derken neyi kastediyordu, “Yesrib”i “Medine” yapan unsurlar nelerdi? Terminolojiimizdeki “tedevvün, imar, mâmur, mimar” dizilimi, şehirleşmemizde tam olarak nereye tekabül ediyordu ya da artık tamamiyle nostaljik esintiler olarak rafa mı kalktı? Mimar, şehri mâmur eden midir yoksa kapitalizmin agresif bir aracı hâline mi geldi? Bütün bunların aynı zeminde kritik ediliyor olması, zihinlerde paradoksal açılımlara yol açtı.
Ekibimiz adına heyecan duyduğumuz bu zihin açıcı etkinliğin, icabet eden tüm ziyaretçilere en güzel şekilde dokunmuş olmasını temenni ediyoruz. Ve elbette iki değerli mimarımıza katılımlarından ötürü hususi olarak teşekkür ediyoruz.